Anduzlu İbrahim Hamdi hakkındaki bilgiler, tümüyle eserinde bir vesile ile kendisiyle ilgili olarak verdiği malûmata dayanmaktadır. Buna göre yazar, bugün Bartın iline bağlı Ulus ilçesi sınırları içinde yer alan ve Dağ Yer olarak bilinen Gökbeli Dağı’nın batı eteğinde günümüzdeki adıyle Yeniköy muhtarlığına bağlı Anduz mahallesinin aşağısında Sarp deresi olarak bilinen dere üstünden geçilip, rampa yukarı yolun üst noktasına çıkılıp, viraj dönüldükten sonra, sağda yolun alt kısmında kalan ve günümüzde de yine aynı isimle bilinen, o dönemdeki adıyle Endüz çiftliğine bağlı Küçük Endüz (Küçük Anduz adlı bölge) köyünde doğmuştur. Şimdiki durumda Küçük Endüz adında bölge vardır. Ancak köy evi yerleşimlerinden oluşan ve yaşanan bir bölge değildir. Günümüzden yaklaşık 150 yıl önce yazarımız ile aynı soyağacına bağlı üç haneden oluşan aile bireyleri şimdiki Anduz Mahallesine evlerini taşıyarak buraya yerleşmişler. Aynı ailenin soyağacına bağlı ilerlemiş yaşta olan kişilerin, kendileri ile yapılan söyleşide Gökbeli dağına ve üst kesimlerdeki çayır ve otlak bölgesine yayılmakta olan hayvanları akşam saatlerinde evlerine dönerken karanlığa kalan hayvanlarına vahşi hayvanlar saldırılarda bulunduklarından onların can güvenliklerini korumak ve bölgeyi emniyet altına almak amacıyla aile büyüklerinin buraya taşındıklarını söylemişlerdir. Yazarımız İbrahim Hamdi Efendi’nin sülalesinden, iki ayrı soyağacına bağlı Altınöz ve Sarıoğlu aileleri halen tarif ettiğimiz Anduz Mahallesinde yaşamakta olup, bağlı bulundukları Yeniköy’ün Muhtarı Ahmet Sarıoğlu aynı aile soyağacına bağlıdır.
İbrahim Hamdi Efendi eserini yazdığı senelerde Ovayüzü (Ovacuma) Kazası’na bağlı (Günümüzde Eflani İlçesi – Kutluören Köyü – Sarıoğlu Mah.) Sarıoğlu köyünden, M.1575 - 1610 seneleri arasındaki bir tarihte büyük dedesi Seyyid Süleyman Sufi’nin, Celali eşkiyalarının baskınına yakalanmadan, can güvenliklerin korumak amacıyla, Küçük Endüz köyüne geldiğini eserin ileriki sayfalarında Endüz Köyü bahsinde detaylı anlatmaktadır. Büyük dedesi Seyyid Süleyman Sufi zamanındaki adı Sarı Sultan olan köyün adı Sarıoğlu olarak değiştirilmiştir. Yazarımızın eserinde belirttiği Sarıoğlu köyü o dönemde Ovayüzü (Ovacuma) Kazası’na bağlı bir köy iken, günümüz idari yönetiminde ise Karabük İli, Eflani İlçesi, Kutluören Köyü’ne bağlı Sarıoğlu Mahallesi’dir.
Günümüzde Anduz Mahallesinde halen yaşamakta olan yazarımızın aynı soyağacına bağlı aile bireylerinin ileri yaşta olan Sn. Niyazi Sarıoğlu’nun kendisi Haziran 2004 tarihinde yaptığımız söyleşide, geçmişten bugüne kendilerine Hatipoğulları sülalesi denildiğini söylemiştir.
Yaptığımız nüfus kayıtları incelemesi sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti, Soyadı Kanunu ile birlikte aynı sülaleden gelen, iki ayrı aile grubu Altınöz ve Sarıoğlu soyadlarını almışlar. İlk inceleme sonuçlarına göre M.1944 yılında ilçe statüsüne kavuşan Ulus Kazası yeni nüfus kayıtlarına göre, eski yazı ATİK defterlerinden, yeni yazı ilk kayıt defterine geçtiği şekli ile şöyledir: Hatipoğlu Hüseyin’den Sarıoğlu soyağacı ve Hatipoğlu Mehmet’ten Altınöz soyağacı olarak günümüzde devam etmektedir. Yine günümüz tarihi olan 2005 senesinden geriye doğru en eski tarih olan, Hatipoğlu Hüseyin oğlu 1852 senesinde doğmuş olan Ali Sarıoğlu’na ulaşılabilmektedir. İki tarih arasındaki süre toplam 152 yıl olup, ortalama 5 nesle isabet etmektedir.
Yazarımızın o yıllarda halen yaşamakta olan aile bireylerini eserinde anlatmış ve eserinin sayfa kenarlarında yaptığı son düzeltme tarihi M.1762 senesidir. O tarihten günümüzdeki yeni nüfus kayıtlarına göre en eski nesle ait doğum tarihi M.1852 senesi olduğuna göre arada 90 yıl = 4 nesil eksikliği vardır.
Bu ara döneme ait Osmanlı kaynak ve belgeleri üzerinde araştırmalar yapılarak aradaki soyağacına bağlı kişilerin tespit edilmesine ihtiyaç vardır.
Yazarımızın anlatımlarına göre, ailesinin soyağacı geriye doğru gidildiğinde, On iki imam’dan dördüncüsü olan Zeynelabidin’e kadar uzanmakta olup, babasının adı Seyyid Bayram, dedesinin ki ise Seyyid Hüseyin’dir.
Dağ Divanı’nın, Divan Başlığı olan Endüz çiftliği sınırları içindeki Küçük Endüz köyünde yaşayan ve Peygamber soyundan gelen aile büyükleri, yaşadıkları dönem içinde kendilerine devlet yöneticileri tarafından verilmiş, büyük arazi sınırları içindeki çiftliklerini “Sahib-i Arz” olarak işletmişlerdir. İşletmekte oldukları büyük topraklar Eşkinci Tımarı statüsünde olduğundan, babası Seyyid Bayram Çelebi’nin elindeki berat, sahibi oldukları Eşkinci Tımarı’nın(1) Tımarlı Sipahisi olduğunu açıklamaktadır.
H 922 (M 1516) tarihinde Nakibû’l-eşraf tarafından Seyyid Süleyman oğlu Seyyid Muhammed(2) adına, Peygamber soyundan geldiklerini belirten siyadetnâme (Seyyidlik belgesi) düzenlenmiştir.
İbrahim Hamdi’nin babası, Seyyid Bayram Çelebi Osmanlı Padişahı II. Mustafa’nın M.1695 ve M.1703 Balkan seferleri dolayısı ile bugün Romanya topraklarında ve Avusturya sınırına yakın bölgede yer alan o zamanki adı Temeşvar Eyaleti’nde uzun süre Tımarlı Sipahi olarak, kendi Eşkinci Tımarı’ndan beraber geldiği Cebelü askerleriyle beraber bulunmuş, Rumeli’ye yapılan bir sefer dönüşünde Edirne’de vefat etmiş, Bulgaristan - Türkiye sınırında Tunca nehri üstündeki halen mevcut olan Gazi Mihâl Köprüsünün başında Balkan şehitleri mezarlığında defn edilmiştir. Yazar, bu bilgiyi verirken babasının vefat ettiği tarihi eserinde belirtmemiştir.
İsmini belirtmediği annesi tarafından dedesi de Uluyayla’nın arka yüzünde ve Ovayüzü Kazasına dahil olan Toğça (Ulvi Çiftlik Bölgesi – Kadıoğlu Mah.) adlı çiftliğin sahibi Nuh Bali’dir. Yazar, diğer akraba ve ecdadı hakkında ileriki sayfalarda açıklandığı gibi eserinde hayli bilgi vermektedir.
İbrahim Hamdi Efendi, çocukluk dönemini geçirdiği ve babası Bayram’ın da henüz Tımarlı Sipahi olup Rumeli’ye gitmeden önceki dönemlerde, diğer aile bireyleriyle beraber işlettikleri Endüz çiftliği ve çevresi hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Nitekim babasının Tımarlı Sipahi olarak Tımarındaki Cebelü askerleri ile birlikte Padişah II. Mustafa’nın seferlerine katılması sebebiyle o da tahminen 15 veya 16 yaşında 1695 senesinde Balkanlar’a yani Rumeli’ye gitmiştir.
Babası ile birlikte önce Yanova kalesinde ikamet etmişler, M.1697 senesinde Yanova kalesinde Avusturya’lılarla yapılan savaşta kalenin düşmesinden sonra düşman eline henüz geçmeyen Temeşvar Eyaleti’ne göç edip oraya yerleşmişler.
...................................... http://www.ulusalpu.com/ |
|